Süleyman Güzel
Cumhuriyet, sadece siyasi bir değişim değil; ruhun, aklın, toplumun yeniden yoğrulduğu bir diriliş çağıdır.
Bu çağda kalem, milletin hafızası; roman ve hikâye ise yaşanmışlıkların, umutların, kırgınlıkların ve yeniden doğuşların aynası olmuştur.
Cumhuriyet dönemi edebiyat ustaları, sokakların sesini, köylerin nefesini, şehirlerin sancısını ve milletin yürüyüşünü satırlara taşıdı. Onlar, milletin hikâyesini yazmadı; milletin kendisi oldular.
Halide Edib Adıvar — Anadolu’nun Vicdanı
Onu sadece bir romancı olarak tanımlamak eksik kalır.
O, cephede megafonuyla halka seslenen bir yürek, milletin direniş ruhunu kaleme alan güçlü bir kadındır.
“Vurun Kahpeye”, “Ateşten Gömlek” gibi eserleriyle; fedakârlığı, idealizmi ve vatan sevdamızı destanlaştırmıştır.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu — Cumhuriyetin Ayna Tutucusu
“Yaban” sadece bir roman değildir; toplumun kendine bakışı, iç hesaplaşmasıdır.
Yakup Kadri, milletin değişim sancısını, şehirle köyün yüzleşmesini, modernleşmenin yüreklerde bıraktığı çatlağı ustalıkla işler.
Kelimesi mercek, cümlesi vicdandır.
Reşat Nuri Güntekin — İnsan Ruhunun Sessiz Çığlığı
“Çalıkuşu”nun Feridesi yalnızca bir kahraman değil; idealizmin ve vefanın sembolüdür.
Reşat Nuri, sade diliyle insanı anlatır; kibirsiz, gürültüsüz, ama çok güçlü…
Her karakteri bizden biridir; komşumuz, öğretmenimiz, içimizdeki iyilik ve sabırdır.
Sabahattin Ali — Yarım Kalan Bir Yüreğin Büyük Sesi
Onun hikâyeleri; yoksulluğu, halkı, aşkı ve yalnızlığı öyle içten anlatır ki her satırı bir yaraya merhem, her cümlesi ağır bir yük taşır.
“Kürk Mantolu Madonna”, insan ruhunun sessiz koridorlarında gezen bir fenerdir.
Sabahattin Ali, kırgınlığın şairi, umutla acıyı birlikte taşıyan kalptir.
Tarık Buğra — Kimliğin ve Karakterin Roman Ustası
“Osmancık” ile geçmişin kudretini, “Küçük Ağa” ile milletin direniş ruhunu yeniden hatırlatır.
Tarık Buğra, bireyin iç dünyasını, toplumun dönüşümünü ve insanın karakter imtihanını en rafine şekilde işler.
Peyami Safa — Ruhun ve Aklın Yazarı
Hastalıklar, yalnızlıklar, fikir çatışmaları, iç dünyanın sancıları…
Peyami Safa’nın kalemi, zihnin labirentlerinde dolaşır.
“Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”, insanın en kırılgan hâlinin en asil anlatımlarındandır.
—
Bu Büyük Kalemlerin Mirası
Onlar sadece romanlar yazmadılar;
bir milletin yürüyüşünü, çilesini, arayışını,
aşkını, iç savaşlarını, umutlarını ve yeniden doğuşunu anlattılar.
Onlar sayesinde gördük ki:
Her hikâye bir insan, her roman bir memleket aynasıdır.
Edebiyat, bu ustaların elinde bir harita oldu;
geçmişi bilmenin, bugünü anlamanın, yarına sağlam adım atmanın pusulası…
Ve biz de bu kalemlerin izinde
sözü insan için yazmaya, kalemi hakikate yaslamaya devam edeceğiz.