SUAT DERVİŞ
273 SAYFA
Ankara’da müthiş bir cani yaşıyor. Esrarengiz bir cani. Güzel, küçük, sevimli ve temiz şehrimizin içinde henüz ele geçmemiş olan müthiş bir katil…
26 Şubat- 20 Mayıs 1948 tarihinde Kudret Gazetesinde Hatice Hatip takma adıyla 80 tefrika, sonrasında 1 Ocak- 16 Mart 1952 tarihinde Son Telgraf Gazetesinde resimli roman olarak bir kez daha tefrika edilen, heyecanı son sayfaya kadar devam eden harika bir eser okuduk değerli dostlarla. Sevgili Münevver Geniş , Serpil Leylekci , Sinem Yetim , Gülşah Yağcı ve Murat Putgül bana eşlik eden isimlerdi. Herbirine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Sizlerle okumak, sonrasında kitap üzerine sohbet çok özeldi.
En başta belirtmeliyim ki okuduğum Suat Derviş kitaplarında ilk sıralara yerleşti bu polisiye eser. Tamamen Ankara’da geçen hikayemiz benim gibi uzun yıllardır Ankara’da yaşayan ve Ankara’ya sevdalı dostlar için ayrı bir yerde olacaktır eminim.
Hikayemiz zabıta muhabiri olarak çalışan Hikmet’in tesadüf eseri denk geldiği ve çok beğendiği genç bir kadını takip etmesi ile başlıyor. Bu gizemli kadını Keçiören’de bir eve kadar izlerken yaşanacakları hayal etmesi elbette imkansız. Bir cinayet mahalidir gizemli kadının ziyaret ettiği ev ve Hikmet bir hançerle öldürülmüş cesetle baş başa kalır yine tesadüfler sonucu.
Bu cinayet ilk olmadığı gibi sonda olmayacaktır. Himmet’in yaşadığı bu korkunç olaydan bir gün önce Etlik’te yaşlı bir kadın aynı yöntemle öldürülmüştür. Ertesi gün ise Telsizler’de hurdacılık yapan bir adam evinde ölü bulunur. Elbette yine tek bir hançer darbesi ile öldürülmüş olarak.
Hikmet bu bir dizi cinayetin ve seri katilin peşine düşer. Birbirinden tamamen farklı hayatlara, sosyal çevrelere sahip kurbanların ortak noktası nedir? Katil neden onları hedef almıştır? En önemlisi de gizemli kadının bu kurbanlarla bir bağlantısı olup olmadığı.
Son sayfaya kadar heyecanı bitmeyen, oldukça sürükleyici bir eserdi. Birde Suat Derviş’in o naif ve sade kalemi ile birleşince ortaya harika bir anlatım çıkmış. İthaki Yayınlarına bir kez daha teşekkür etmek istiyorum, bizleri edebiyatın tozlu raflarında kalmış böyle özel bir eserle biraraya getirdiği için.
Suat Derviş, eşi Reşat Fuat Baraner’in hapse girmesi üzerine Ankara’ya daha sık gidip gelmeye, hatta uzun sürelerle orada yaşamaya başlar. Bu dönemde, daha sonra, Ankara Mahpusu adını vereceği Zeynep İçin romanından başlayarak kurmaca evrenine Ankara’yı da katar. (Arka kapak alıntı)
Üç gün içinde üç cinayet işleniyor; biri Etlik’te, biri Keçiören ve biri de Telsizler’de. Her üçü de aynı elle, aynı şekilde, bir silahla yapılıyor. Maktullerin üçü de ayrı ayrı sosyal seviyeleri olan kimseler. Ankara’da müthiş bir cani yaşıyor.
“Ah şu Ankara canavarları,” diye söylendi, “ah şu Ankara canavarları… Hepimizi mahveden, işlerimizi altüst eden onlar değil mi?”
“Güzel miydi?” diye soran arkadaşıma, “harikulade”, cevabını verdim. Yeşil gözlü bir esmer, alev gibi, günah gibi güzel bir kadın.
LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!!!