STEFAN ZWEIG’IN KIZIL ADLI KİTABI ÜSTÜNE
ARZU ORTAÖREN
…
67 SAYFA
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
Hiçbir şey anlamıyorum, bilmiyorum, yapmıyorum, işe yaramamaktan tükeniyorum. Günlerce hiçbir şey yaşamıyorum, tanıdık bir yüz görmüyorum; binlerce insanın arasında yapayalnız olmanın ne anlama geldiğini bilemezsin.
Tıp eğitimi almak için Viyana’ya gelen Berger’in büyük kente alışma ve var olma mücadelesini anlatıyor Kızıl. Bir yandan büyük kentin gerçekliğine, karmaşasına uyum sağlamaya çalışırken bir yandan da yetişkinliğe adım atma mücadelesi.
Ailesinden uzakta ayakta kalmaya çalışan bu içine kapalı, güvensiz, çekingen genç adam zamanla şehrin karmaşasında bunalıma girer. Aynı pansiyonda kalan hukuk öğrencisi Schramek’in kendine olan güveni, girişken yapısı bu bunalımı daha da derinleştirir.
Girdiği bu bunalım sonucu büyük bir hevesle başladığı tıp eğitiminden de vazgeçme noktasına gelir Berger. Günlerce başıboş dolaşıp, derslere girmez. Kimseyle görüşmez.
Tam da bu günlerde kaldığı evin küçük kızının kızıla yakalandığını öğrenir ve ilk kez birilerine faydalı olacağı düşüncesi hayata yeniden dönmesini sağlar.
Yazarın ilk gençlik yıllarına ait bir eser bu uzun hikaye. Berger’in iç dünyasındaki bunalımlar gayet güzel kaleme alınmış. Sayfa sayısı az olsada biraz yorucu bir okuma oldu benim için. Sanırım Berger’in yaşadığı bunalım sebep oldu buna. Kırmızılı kitaplar okuma listemde olduğundan öncelik verdiğim bir eserdi ama tavsiye eder miyim bilemedim. Çünkü çok da favorim olan yazarlar arasında değil Zweig.
ALINTILAR:
Buradaki her şeyden boğuluyorum, tükeniyorum. Bataklığa gömülür gibi batıyorum.
Günlerdir kimseyle konuşmuyorum. Bazen sokakta insanların peşine takılıyorum, sözcüklerin tınısını duyabilmek için konuşmalarını dinliyorum.