“”” Ali Rıza Navruz “Bir kitap yürekten gelmişse, ancak o zaman başka yüreklere ulaşabilir.” Çoğu insanımız, hayatı sadece yiyip, içip, uyumaktan ibaret zannediyor. Hatta var oluşun anlamını biraz daha ileri götürerek Ziya Paşa diliyle bakın nasıl özetliyor: “İç bade güzel sev var ise akl ü şuurun/ Dünya var imiş, yâ...
Ben Ferhat değilim dağlar delemem Gam yükü yüklüyüm sensiz gülemem Elimi kolumu bağladı gurbet, Sen gel gülüm ben oraya gelemem Hasret ateşinde yanar yüreğim Gönülde yakınım tende ırağım Vuslatın baharı olur mu bir gün Zorunluyum gurbet benim durağım Sözümden dönmedim hala ordayım Sıkıntım çok anla beni dardayım Hayatın anlamı kalmadı...
E – siyor sevda yeli gönlümün limanında aheste aheste, N – e güzel birşey seni sevmek ömrümün herbir saniyesinde. G – idemem başkasına ben unutup da kalbimdekini, Ü – züyorsun bazen ama canın sağolsun der severim yine de bir ömür seni, Z – or evet ayrı şehrin sabahına uyanmak iki...
Güzelliğini Yudum Yudum İçerimBen ağzımaDamla içki koymamAmmaHer sabah uyanıncaGüne başlarkenHer geceBaşımı yastığıma koyarkenYatarkenHiç sektirmedenFotoğraflarında seni seyrederimKafayı çekerimSenin güzelliğiniYudum yudum içerimGece gündüz dememDüşlerimde bileIçer içerimKör kütük zil zurna olurumKendimden geçerimBen dünyayaYeniden defalarca gelsem deSevmek içinBir değil bin ömür bileKıyaslamadanHer seferindeYine bir tek seni seçerimHer yerde hazan yaşansa daBen senin aşkınlaYılın dört...
S – enin bazen kalbini kırıyorum ama yine de benimlesin, E – limde değil kızıyorum birden seni görmek istemedigimi söylercesine, N – eden halâ duruyorsun burda söyle, S – evmesini bilmeyen biriyim ben seni mutlu etmek yerine hep üzerim, İ – çimde ki acı insanlardan uzak tuttu beni, Z –...
Adamın birinin arabasının lastiği tam da tımarhanenin önünde patlar. Adam aracı zor şer kenara çeker ve lastiği değiştirmeye koyulur. Hava da yağmurludur. Adam bijonları söker bir kenara koyar. Ama bijonlar yuvarlanıp mazgala düşer. Adam kara kara ne yapacağını düşünürken, tımarhanenin penceresinden deli seslenir: “A be salak, sen orada ne yapıyorsun?”...