Tiyatro sahnesinde oyuncunun en güçlü silahı sözdür. Sözü taşıyan da sestir.
Sahnedeki bir nefes, bir kelime, bir tonlama bazen bir romanın anlattığını anlatır. İşte bu yüzden tiyatroda diksiyon ve fonetik, oyunculuk sanatının kalbidir.
Diksiyon, dilin doğru, güzel ve anlaşılır biçimde kullanılma sanatıdır.
Fonetik ise bu sanatın bilimidir; sesin nerede doğduğunu, nasıl şekillendiğini, nasıl tınladığını anlatır.
Yani biri sanattır, diğeri o sanatın matematiği.
Bir oyuncu için doğru diksiyon; seyircinin kulağına değil, yüreğine ulaşmanın anahtarıdır. Yanlış telaffuz ya da yutulan kelime, duygunun gücünü azaltır.
Sahne üzerinde sesini yönetebilen, kelimeleri net söyleyen ve tonlamayı duygusuyla birleştiren her oyuncu seyircinin ruhuna dokunur.
Diksiyonun Temel Dayanakları:
Nefes: Oyuncunun yakıtıdır. Diyaframdan alınır, sahnede duyguyu taşır.
Ses: Oyuncunun görünmeyen kostümüdür. Temiz, doğal ve denetim altındadır.
Artikülasyon: Dil, diş, dudak uyumudur. Her kelime açık, net ve anlaşılır olmalıdır.
Tonlama ve Vurgu: Cümlenin ruhunu belirler. Duygu, sesin iniş çıkışıyla hayat bulur.
Durak: Seyirciye düşünme ve hissetme alanı bırakır. Her nefes bir ritimdir.
Fonetik ise oyuncuya sesi bilimsel olarak tanımayı öğretir.
Sesin hangi noktadan çıktığını, nerede yankılandığını, nasıl güçlendirileceğini bilmek oyuncuya sahne hâkimiyeti kazandırır.
Küçük bir sahnede fısıltıyla anlatırsın, büyük bir salonda aynı duyguyu göğüsten gelen bir güçle ulaştırırsın.
Unutma:
Diksiyon kelimeyi güzelleştirir, fonetik o güzelliğin yapısını kurar.
İkisi bir araya geldiğinde seyirci yalnızca seni dinlemez, seni hisseder.
Süleyman Güzel
slymngzl9@gmail.com