PACEDEN GÖRÜNENLER

PACEDEN GÖRÜNENLER

^^^^^

Ali Rıza Navruz

Bilirim ki sizler çok çok zeki kişilersiniz. Hatta ben “leb” demeden, sizler vallahi leblebiyi anlarsınız. Ben pace demişsem, sizler biliyorum ki ‘face’ dediğimi anladınız bile şu an. Bu pace’nin adına “sosyal medya” diyorlar biliciler. Aslında multi-medya dense daha isabetli bir tanım olmuş olurdu. Çünkü bu alemde metin var, durağan görüntü var, hareketli görüntü var, ses derseniz hakeza… Bunların birlikteliğine de herhalde multi-medya denir. Çoklu kullanıma açık olan bu ortam, kullanıcı tabanlı olmasının yanında kitleleri bir araya getirmesi ve bu kişiler arasındaki etkileşimi artırması açısından önem taşımaktadır. Yapılan pek çok araştırmalar; insanların bu sanal gerçeklikte gün geçtikçe daha fazla vakit harcadıklarını göstermektedir.

Ben şimdi buradan bu iletişim işinin uzmanı gibi yararından ya da zararından bahsedecek değilim. Benim derdim bu âlemin, başka bir âlem haline getirilmesi… Bu çerçeve içerisinde gününün 2/3’lik bölümünü geçiren bazı kişilerin; -özellikle kendilerine ait olan- paylaşımları sonrasında (resim, müzik, şiir, nesir gibi) gün boyu aklı, fikri, zikri hep bu pacede kalıyor; “acaba kimler tıkladı da beğendi beni, kimler paylaşımımı çok beğendi de kalp işareti attı, ya da başka alanlara paylaşım yaptı. Kimler sızlayan şiirsel yüreğimden öptü…” İşte bu ve benzeri düşüncelerle akşam ettikten sonra günlük puantaj defterlerini açıyorlar ve bir güzel işliyorlar dediğim olayları defterlerine. Totalde neler olmuş onları da bir güzel ezberliyorlar ki, birileriyle muhabbet sırasında bu dolma bilgileri, belgeleri ortaya atarak, kendilerine övünç payı çıkarsınlar.

Bu sanalcı tiplerin en az 5 milyon sanal alem arkadaşlarının olduğuna şahidim. Kişi erkekse eğer; erkekten çok bayan hayranları vardır. Bayansa; tabii ki bayandan çok erkek dostları… Gece gündüz birbirlerinin yüreklerini öper dururlar! Şimdi bana diyeceksiniz ki: “Sosyal bir insan böyle olur. Ya da olmalı.” Eyvallah tamam da sanal alemde değil de reelde olsa alkıııış!

Fazla beğeniyi, paylaşımı nakde çevirenler de vardır sanırım. “Olur ya, olmaz mı, böyle olanlar da az mı?” Mesela; kitap satmalar var “al gülüm ver gülüm..” Sonracığıma, sesi güzel olan dost gönüllere(!) şiirlerini seslendirtme, besteletme çabaları… Üzerine sos olarak da bir “hareketli klip” ohhh yansın keten helva aziziiiim! Şimdi üzerine alınan vatandaşlar, gönüldaşlar hatta pacedaşlar mutlaka diyeceklerdir ki; “Kıskanma hemşeriiiiim…” Evet bu tür sözleri ve dahi benzerlerini kanıksadım artık duya duya. Desinler, umurumda da değil hani. Bana “velinimetim” diyen satıcıdan uzağım zaten, o sözler bana ulaşmaz…

Adam; Avrupa ülkelerinin nüfus toplamı sayısınca tık’lanmış, tırtıklanmış. Ben de kalkmış burada kıskançlık yapıyorum vallahi! Ah Deliban ah! Siyaseti ve siyasetçiyi hiç sevmem ama bir siyasetçiyi, bir sözünden dolayı sevdim bu günler. Diyor ki bir seçim bildirgesinde: “İktidarımız olursa, ülkede yalakaları, yalakalıkları yok edeceğim.” Hadi Karam, yalakalık yapanları değil sadece, yaptıranları da temizle. Köklerine ayran suyu dök emi!..