EDEBİYAT

Kendim olmak , kendimi yakmaktan ibaret Hepsi bu; Naturam böyle meleğim, yanıcıyım. Hırkamın ucunu yakmakla başladım işe, Cansiparene savundum aşk alevini; Yakasına gömleğimin, Kırmızı uçlu kibritler taktım sonra, Kızıllığım bile fiyakalı… Çıkardım bahçeme gömdüğüm, Pirinç çakmakları. Umutlarımı geçirdim palan pandıras şişe: Barbekü… Üflense külü dağılacak petunya, Esamesi okunmayan frezya Gök...

Gözlerim, güne gözlerinde uyandı. Ardımda duran mezarlar ,diriler / ölüler, Tenime dokunmadı/ dokunduğun gibi … Terin / Terime her gece kavuştu. Gözlerin hiç gitmedi, gözlerimdeyken , Birlikte ateşe yürüdük , birbirimizi biz yaktık. Tüm meselaları ben söyledim. Sokak köşesinde eğik boynumla , Pencerende savrulan saçlarını sevdim. Gözlerin “mesela” hiç görmedi...

Yattığım yastık başucumda taşım Kesilirse bir gün kaşık attığım aşım Gideli değil yanımda sağolsun başım Hani çocukluğum, şimdi nerde yaşım ? … Beyaz kelebekler pervane olmuş, ak ışığa Elim titrek,,varmıyor benim olmayan kaşığa Kaşığım kırılsın, kem bakarsam hak aşığa Çocukluğum küsmüş baş konduğum yastığa … Nenemin kırk yamalı hırkası vardı...

Ey güneşi bekleyen kuru asmam Dudakları kırmızıya dönen üzüm tanem Hatıralarında gölgelenirken aklıma gelen, Ey yeşilliğin en güzel zamanı Her gün bahçende ilk baharın hissiyle yaşıyorum. Ey ömürlük derdim şarap suyum; Etme, sarhoş deme bana İçmek mi? Asla! Kalbim demleniyordu aslında Gözlerim şişmiş, dolu dolu; Serseri sokaklarda ayyaş, ayyaş dolanıyor...

Tarihten ders almayan haçlılar, Çanakkkale boğazına boylayan ahmaklar, Dumlupınar da girecek delik arayan gavurlar, 1974 Kıbrıs çıkartmasında Akdenizde boğulan rumlar, Unutmayın dualıdır benim milletim!…. *** Ne sevr dinler , ne ekonomik yaptırım, Türk milletinin hepsi akl-ı selim, Damarına bastın mı dinlemez ültimatom, Muhalefetiyle iktidarıyla birdir ulusum , Unutmayın dualıdır benim...

Sevda kuşu konmuş gönül bağıma Kanadı yaralı uçar mı bilmem Gam yüklü bir kervan çökmüş bağrıma  Yüklenip yükünü göçer mi bilmem *** İman ettim birdir. Yüce yaradan Dünyayı yaratmış umman, karadan Bunca aşık gönlündeki yaradan Bahtiyar mı yoksa dûçar mı bilmem *** Feleğin elinde görünmez kantar Geçirmiş kancayı sabrımı tartar...

Dostum, İnan ki hepsi doğru… Ve hepsini bilerek yaşadım. Ama… Ama hiç sanma ki, aldandım. Ben, Ben şu aşkın tuzağına zamanında, hep bilerek kandım. Her bir yara, bir madalyadır şu yüreğe aldığım… Çok fazla tecrübe yaşadım. Ne usandım, ne de birine takıldım. Kötü bir huy mu? Bilemem. Bitti mi, biter...

DÜŞ KIRIKLIĞI Erdoğan Cihan … karanfil çiçeğiydi, açardı eldeğmezliğinde vadilerin gözlerinde ışıklı ay damlaları akardı yüreğime çağla gözleriyle. çiçek çiçek açardı bakışları çağla gözlerinde mavi gülüşleri dudağının kıvrımında tebessüm benzerdi limon çiçeğine. güney rüzgârıyla geliyorsun ya, tutsak yüreğime giriyorsun ya, yağmurlu gözlerinle sisli, hülyalı düşlerime ıhlamur, nane, fesleğen kokularıyla. titreşir...

SMOKİ YUSUF GÖKBAKAN … Kanayan gelincik rengi, Bordo smokin, siyah pelerin; Cevvalim. Seni sevmenin ipucunu ben keşfettim, Desenini ben keşfettim ruhunun. Malumun ilanı , harikalığın. Harika ağlayışlar çoğaltıyorum güvercin tüylü. Yakışan sensin merkezime, Sen en içli yanım., Kuşlar yemin etti, Felaket dedi kahinler, Olmazsa yerin benim yanım. Hayal yumaklarıma sardım...

YAĞMUR SONRASI Ogün Orpars … 1. Ateş varya avucumda, duvara ismini kazıdığım, Yağmurlu gecelerde dans ettiğim , tek duvarım. Günü sana dolayıp, saten tutan teninde, Yağmuru, rüzgarı, fırtınayı… Ateş tutmuş elimde , parmaklarımla gözlerini, Elmacık kemiğini… 2. Tüm vedalar erken , vakit gelmişse. Duvarın önünde, yeni bir kapının ardında ,...

SORU-SORULAR Ogün Orpars … İnsan, ana rahmine düşüp, hayat bulduğu süreç içerisinde, yapı olarak, beden ve ruhtan mı oluşmuştur? Dünya ’ya geldikten sonra sürecek ve hiç bitmeyecek merak ve öğrenme duygusuyla sorular sormaya başlayacak mıdır? Ve her sorusunun cevabında sonra edindiği bilgi onu milyonlarca soru ile tekrar karşı karşıya bırakırken,...