ŞİMDİ AŞK ZAMANI
“Bir ufak açtım,
Serdim önüme aklımı,
Düşler mezem,
Yarını boş ver,
……………………
Aşk, şimdi yanındaki…”
Aşk şiirlerinin ozanı Esra Özlem DÖKMEN, aşkı çeşitli biçimlerde yaşar ve tanımlar. Anlık yaşar, anılarda yaşar, düşlerde yaşar. Kimileyin meze olur düşlerine, kimileyin korkular, yalanlar, yanlışlar sarar benliğini. Beklentiler avuç dolusu. Sevgi dolu yürekler yaşayamazsa aşkı ;
” Ortadaysa aşk
Günler gecelere yetmez.”
Abartılı ve sanatsal yaşanan duygular, aşkı yaşatmaya ve sürdürmeye yetmez. Ne dénli özenli davranılsa da duvarların yıkılması önlemez. Kendi dizeleriyle dile getirir bunu.
Kimi zaman karamsarlığa düşer aşk karşısında . Umutsuzluğa, umarsızlığa, yılgınlığa kapılır. Karşılıklı olarak yeminler edilse de antlar içilse de aşamaz bu duyguları. Kıramaz umutsuzluğu. Yıkamaz yılgınlıkları. Çözüm bulamaz umarsızlıklara. Ve şöyle açıklar duygularını:
” Yeminlerin bozgununda
Kardelenler açmaz olmuş.”
” İnatla örmüştük duvarlarımızı
İnatla yıktık şimdi .”
Platonik aşkın temsilcisi , Divan Edebiyatı’nın ünlü ozanı Fuzuli, bir gazelinde aşk acısı çekmekten mutlu olduğunu anlatır.
” Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip
Kılma derman kim, helakim zehr-i dermanındandır”. Ozan, tabiplerin derdine çözüm bulmasını istemez. Onların vereceği ilaç, ölümüne neden olacaktır. Çünkü, aşk acısı biterse yaşamın anlamı kalmaz.
Esra Özlem Dökmen de aşkı, duygularıyla, tüm benliği ile yaşar. Aşk, akıl ile değil duygularla yaşanır. Bu yargıya kendi dizeleriyle varırız.
” Aşk deliliğinin buyruğu var serde,
Zaten meram anlamaz.
Akıl değil bu, aşk.”
Hani halk arasında söylenen gibi; gönül ferman dinlemez. Buyruklara boyun eğmez.
Gönlüne ferman dinletemeyen ozan, teselliyi başka nesnelerde arar. Kendini avutacak nedenler bulmaya çalışır.
” Sığınırım sigaraya
Dalar giderim yine çok uzak yarınlara. “
Kaçmak ister gerçeklerden. Uzaklaşmak ister bulunduğu çevreden. Avuntular arar. Bir kaçış içinde bulur kendini. Kadehlere sığınır. İçmekte arar çözümü. Kaçmak, kurtulmak, dünyayı boşlamak ister. Yanıtını bulamaz. Okuyuculara sorar.
” Biraz daha içelim kederlerden
Büyüyelim kadehlerden,
Boşverelim dünyayı
Olmaz mı?”
Aşk varsa bir yerde âşık da vardır. Âşık kimdir? Nasıl âşık olunur? Yanıtını yine dizelerde arayalım:
” Aşkı sek içiyorsan,
Tek içiyorsan,
Yudum yudum değil öyle ,
Kana kana ,
Ve kanatırcasına ellerini,
Kadeh kesiklerinden….
Giydirmişsindir bedeni,
Doyurmuşsundur ruhunu,
Olmuşsundur,
Sen artık âşık olmuşsundur…”
Ne güzel , ne gerçekçi anlatım değil mi?
Salt aşk yoktur şiirlerinde. Ayrılık vardır, yalnızlık vardır, umarsızlık vardır. Yağmur, kayalar, denizler, çakıltaşları , martılar da vardır. ” Bir yağmur öznesi olayım ” diyerek anlatır.
Kimi şiirlerinde yaşamın gerçeklerine de değinir. Bozuk düzenden, ikiyüzlülükten , çarpıklıklardan da söz eder.
” Düzen ve insan
Kaynayan kazan ” diye anlatır içinde bulunduğumuz ortamı.
Aşk şiirlerinin ozanı , şiirlerini imgelerle, benzetmelerle süsler. En çok da yinelemelere başvurur. Kimileyin bir dizeyi yineler, kimileyin bir sözcüğü. Yerinde kullanıldığında bir güzellikkatar şiire.
Bir noktaya değinmeden, bir özelliği eleştirmeden geçemeyeceğim. Kullandığı dile, seçtiği sözcüklere özen göstermemiş. Öztürkçe sözcüklerin yanında Arapça, Farsça sözcükleri kullanmış. Teşhis, tekabül, şuursuz, hissiyat, mütemadiyen vb. sözcükler, bu güzel şiirlere uygun düşmemiş. Bir de aynı dizede eşanlamlı sözcükleri ( devamlı- mütemadiyen ) bir arada kullanması da şiirin özüne uygun değildir. Şiir, az sözle çok şey anlatma sanatıdır çünkü.
Biz yine şiire dönelim ve ozanın dizeleriyle bitirelim yazımızı:
Aşk bir gerçekliktir. Bir zorunluluktur. Yaşamak için nefes almak nasıl zorunluluksa yaşamı sevmek için de aşk öyle gereklidir.
” Bir nefes gibi zorunluyum sana.”
Ve yine ozanımız Esra Özlem Dökmen’den:
” Şimdi aşk zamanı .”
Son sözler de benden:
Esra Özlem Dökmen’in ” BİR NEFES GİBİ” adlı şiir kitabı bir nefeste ama aşkla, istekle, özlemle okunacak kitabı. Şiir severlere önemle duyurulur.
Zeki BAŞTÜRK