Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

ANADOLU’DAN BİR ÖĞRETMENİN DEPREM ANILARI

24 Şubat 2023 15:27
308
A+
A-

ANADOLU’DAN BİR ÖĞRETMENİN DEPREM ANILARI

Ruşen S. KAYGULU


“Deprem beni çocukluk yaşlarımda yakaladı diyebilirim; annemle beraberim, kadınların birilerinin açık avlularında kilimler üzerinde ellerini havaya açıp “Allah! Allah!” diye bağırışlarını, kış günü büyük dayımızın evlerinin önünde bir çadırda iki aile birlikte kaldığımız günleri hayal meyal hatırlıyorum.
Gediz Depreminde Gediz’de yeni atandığım köyde öğretmenim; sanırım 10 Mart idi günlerden; öğretmen lojmanında köyden üç-beş gençle sohbet ettiğimiz gece saat 11 sularında sallanmaya başladık; gençler kaçışmaya başladılar, ben “Kaçmayın!” diye seslendiğimi hatırlıyorum!” Köy halkı birden dışarı fırladı.. Ben bir dağ köyündeyim; bakıyoruz kuzeyde Kayaköy yanıyor, güneyde Gediz yanıyor.. Sabah bir ara Okula giriyoruz; köyden birisi diyor ki “Benim oğlum Gediz’de okuyor, haber bekliyorum! Bu ana kuzularının ana-babaları da şimdi merak içerisindedirler!..” Bunları söyleyen kişi, bir diğeriyle birlikte ertesi gece Gediz’den oğullarının cesetlerini çuvallara koyup 18 km.sırtlarında taşıyarak köye getirdiklerini duyduk ve tabii cenazelerine katıldık. Ben ise köylü gençlerin çalı-çırpıdan yaptıkları çadırda geceliyorum; yağmur sel gibi yağıyor; altımda çalılar olsa da sırtüstü yattım, sırtım ıslandı, sağ yanıma yattım sağım ıslandı, bari bir sol yanım kuru kalsın diye soluma dönmediğimi hatırlarım! Ertesi günü, Ormancı, yanında eşi ve kayınpederi birlikte yola çıktık; 18 km. Gediz’e yürüyerek gidiyoruz; yolda geçtiğimiz köylerde kimi çamurlar içinde cesetler, kimi hamur teknesinde taşınan yanmış cesetler insanın yüreğini burkuyor.. Saat 15 sularında Gediz’e vasıl olduk, Kütahya’ya vasıta yok.. Herkes bir vasıta bulabilmek için koşuşturuyor; Uşak tarafına gidecek bir minübüse bindim, gideceği yok; babam Eskişehir’den geliyor, köyülere beni soruyor; onlar da “Hoca” Uşak tarafından gidiyor deyince Kütahya’ya giden bir otobüse biniyor, tesadüfe bakın ki minübüs kalkmayınca ben de babamın bindiği otobüsün arkasından koşturuyorum ama almıyorlar.. Derken ya kader vasıta arayan bir aileye katıldım, onlar nerde ben orda.. Vasıta bulamazsam buralarda gece nerede kalırım endişesi de taşıyorum; derken O aile ile birlikte bir minübüse binip Kütahya’ya varıyoruz; Orada Eskişehir’e kalkan bir otobüse hemen atlıyorum ve babamdan bir saat önce Eskişehir’e geliyorum; ben Kütahya’da otobüse binerken babam garajda bir saat sonrasına bilet alabildiği için bekliyormuş gene birbirimizi göremiyoruz.Bir ay sonra çalıştığım köye dönüyorum; bu kez deprem yardımları için kavgalar, kavgalar; okulda iki arkadaş çalışıyorduk; öbür arkadaş benden üç gün önce başladığı için müdür olmuştu; yardımları kafasına göre dağıtmış, kendine yakın gördüklerine teneke teneke peynirler vs.halka da birer hırka birer tas vs..
Marmara Depreminde, Yalova’da otururken İstanbul’a taşındığım günler deprem oldu; eşyayı önceden İstanbul’a taşımıştım; bazı işler için depremden üç gün önce Yalova’daydım; ev sahibi, 5 günlük kira için mektuplarımı gaspetmiş; kavga ettik, deniz otobüsüyle İstanbul’a gideceğim, elimdeki valiz ağır, ev sahibine “tut şu valizin öbür ucundan” dedim, bir süre benimle birlikte taşıdı, sonra bir sokak çatağında beni yalnız bırakıp kaçtı; valizin ağırlığı ve o gün yaşadığım can sıkıcı olayların verdiği stresle, “Yıkılsın Bu Şehir” dedim, İstanbul’a gittim; İstanbul’da depremi ucuz atlatanlardanım; Yalova’da kaldığım bina büyük hasar görmüş; canımız kurtuldu ama ben de başka nedenlerle yıkıldığımı sonradan anladım; 14 dönüm arazimi satıp gitmiştim; İstanbul’da yaptığım işlerde başarılı olamadık; sonradan imar gelip arsa olan o kadar arazim heba olup gitti!”
Arkadaşın anıları burada bitiyor, deprem gerçekten çok korkunç bir olay; düşünüyorum da depremin yıktığı 11 ilimizde yaşayanlar içerisinde 6 Şubat akşamı ne hayaller ve ne projeleri kafasında gezdirenlerin sabaha canlı çıkabilmişse o hayal ve projelerin tuz-buz olduğunu görmeleri kim bilir ne iç burkmalarına neden olmuştur… Bir kadının televizyonda dediği gibi “Akşam zengindik, sabaha fakir kalktık!”.

Esen Kalın!

21.2.23

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.