Bana diyorlar; Şiirlerin hep hasret, hep mutsuzluk…. Yokluk ne yaparsın..! Dün gidenleri ve kaybettiklerimi, Bu gün düşlerimde geri getiriyorum birer birer…. Şiir şiir sarılıyorum.
^^ Ve evlere dönme zamanı, Düş ardıydı sanki. Hangi kapı açılırdı hiç düşünmedik biz! Kan ağladı kelimelerimiz Belki de sürç-ü lisânımızdan… Başımıza çarpan Bu ‘âh’ kimin bedduasıydı ki? Bilemedik!.. Aşkın niyazı değil de Neden ayazı vurmuştu ki ense kökümüze? “Boş ver” demiştik hatırladın mı Esila, “Boş veeeer!” Tezene; nereden incitmişse...
Bizler, çocukluğunu doya doya yaşayan, sokaklarda top oynayan, mahalle kültürünü soluyan, komşuluk ilişkilerinin sıcaklığını hisseden bir neslin son halkalarıyız. O günlerde, teknoloji bugünkü kadar yaygın değildi, fakat hayatımızda eksik olan bu teknolojiye rağmen daha zengin ve dolu dolu bir yaşantımız vardı. Güneşin ilk ışıklarıyla sokaklara dökülür, akşam ezanıyla evlere geri...
Akıllı geçinip görünürken safHer sözü fauldür, hareketi KafBölgesel siyasi, düşünsel tarafTutan utanmazsa, kim utanacak? Adım adım takip edip peşiniKolaycacık görmek için işiniMenfaati için meslektaşınıSatan utanmasa, kim utanacak? Gördü giye, rezalete güleneEngel diye, entrikaya, yalanaİfşa ettin diye, dürüst olanaÇatan utanmazsa, kim utanacak? İnsanlık mı yüce, yoksa paramıDert bir değil, aman deşme...
Bugün hangi renge boyansam Hangi sokağa sapsam Bayan Nihayet mi olsam Yoksa Tahir’in Zühresi mi? Belki de hiç biri olmamalıyım Bir yol bulmam gerek Seni benden alacak Aklıma prangalar takacak Artık düşünmemem gerek Geleceği, bana getireceğini Öylesine yaşamalıyım işte Bugün hangi şekle bürünsem Issız bir sokak lambası mı,? Bir güneş...
Söylemek istediğin ne varsa bugün söyle Gizli, saklı hiçbir şey kalmasın aramızda Dostluğumuz olabildiğince güzelleşsin Güzel anılar bırakalım yarınlara Hiçbir şeyden çekinmeden, korkmadan Aklımıza ne geliyorsa yapalım bugün Düşlerimizde ne varsa söyleyelim Duygularımızın katili olmasın sessizlik Konuşalım Söylemek istediğin ne varsa bugün söyle Şimdi söyle Hemen söyle Yarın çok geç...