Bazı sabahlar, dünya sessizliğe uyanır. Kuşlar ötmez, rüzgâr esmez, insanlar konuşmaz. Her şey yerli yerindedir ama bir şey eksiktir: sesin kendisi. O an anlarsın ki sessizlik, sadece bir eksiklik değil; bir varlıktır. Kendi dili, kendi ritmi, kendi rengi vardır.
Ben sessizliği gri sanırdım. Ne siyah kadar keskin, ne beyaz kadar berrak. Arada bir yerde, belirsiz. Ama sonra fark ettim ki sessizlik, aslında mavi. Derin bir okyanus gibi. Ne kadar içine dalarsan, o kadar kendini bulursun. Gürültüden arınmış her saniye, insanın iç sesine bir adım daha yaklaştırır.
Şehirde yaşarken sessizlik bir lüks gibidir. Beton duvarlar arasında yankılanan korna sesleri, aceleyle yürüyen adımlar, telefonların titremesi… Hepsi birer gürültü değil, birer kaçış. İnsanlar konuşur ama dinlemez. Görür ama bakmaz. Sessizlik, bu kalabalığın içinde bir sığınaktır. Bir bankta oturup hiçbir şey yapmadan geçen on dakika, bazen bir terapi kadar iyileştiricidir.
Yalnızlıkla sessizlik birbirine karıştırılır çoğu zaman. Oysa yalnızlık, eksikliktir; sessizlik ise tamamlanma. Yalnızken bir ses ararsın, sessizken bir anlam. Ve anlam, çoğu zaman sesin değil, sessizliğin içindedir. Çünkü insan, en çok kendi sesinden yorulur. İçinde dönen düşünceler, bitmeyen sorgular, geçmişin yankıları… Hepsi bir araya gelir ve bir uğultuya dönüşür. Sessizlik, bu uğultuyu susturmaz belki ama ona kulak vermeyi öğretir.
Bir gün, kalabalık bir kafede otururken sessizliği özlediğimi fark ettim. İnsanlar konuşuyor, kahkahalar yükseliyor, bardaklar çınlıyordu. Ama içimde bir boşluk vardı. O an anladım: sessizlik, sadece dışarıda değil, içeride de aranmalıydı. Çünkü insan, en çok kendi içinde kaybolur.
Sessizlik bazen bir vedadır. Söylenmeyen sözlerin, yutulan gözyaşlarının, içe atılan haykırışların adıdır. Ama aynı zamanda bir başlangıçtır. Yeni bir düşüncenin, bir farkındalığın, bir huzurun kapısıdır. Sessizliğe kulak verdiğinde, hayatın sana ne anlatmak istediğini duyarsın.
Belki de bu yüzden en anlamlı cümleler, hiç kurulmamış olanlardır. En derin duygular, sessizce yaşanır. Ve en gerçek biz, sustuğumuzda ortaya çıkarız.
Yalçın SEVİM