L.N. TOLSTOY’UN ANNA KARENİNA ADLI KİTABI ÜZERİNE NOTLAR
Serhan Poyraz
…
O gece, rüyasında beyaz bir ördek görmüştü; “Rüyada beyaz ördek görmek ne anlama geliyor acaba?” diye düşündü, sabah uyandığında…
Bilinçaltı, gece boyunca da mesaideydi anlaşılan… Peki ama beyaz ördek neden girmişti ki rüyasına?
Çok eskiden beri bildiği “Beyaz Ördek” masalı geliverdi aklına…
Yaptığı büyü ile prenses kılığına bürünüp uzak yolculuğundan yakında dönecek olan prensi elde etmeyi isteyen o büyücü kadın, o cadı; gerçek prensesi ve üç küçük çocuğunu beyaz ördeklere çevirmişti. Neyse ki, o masalın sonunda kötü cadıdan geriye hiçbir şey kalmamıştı; ne iz, ne söz, ne de bir anı… Prens ve prenses ise, üç çocukları ile mutlu bir hayat sürmeye devam etmişlerdi.
Bu masal mutlu sonla bitse de, tatmin olmamıştı. Bu kez de, “Çirkin Ördek Yavrusu” masalı dolaşmaya başladı zihninde.. On beş yaşındayken duymuştu bu masalı da… Danimarkalı şair ve yazar Hans Christian Andersen yazmıştı.
Eminim ki, siz de biliyorsunuz bu masalı… “Andersen’den Masallar” kitabının o unutulmaz masallarından biri… Hani şu diğer ördeklere benzemeyen, çirkin olduğu için alay edilen ama sonunda zarif ve güzel kuğuya dönüşen beyaz ördek yavrusunun olduğu masal…
Ördek, kuğu… Çok da geriye gitmesine gerek yoktu… Yakın zaman önce, müziği Pyotr İlyiç Çaykovski tarafından bestelenen “Kuğu Gölü” nü dinlemiş ve hatta balesine de gitmişti.
Dinlediniz mi Kuğu Gölü’nün müziğini? Muhteşemdir…
Pyotr İlyiç Çaykovski, Moskova’da bir dolunay akşamında kıyısında oturduğu gölde, ay ışığında gölde dans eder gibi yüzen kuğuların hareketleriyle ortaya çıkan küçük dalga yansımalarından aldığı ilhamla bestelemiş. Ne kadar romantik değil mi?