Öyle bir âlem ki herkesler haklı Sanki ben kalmışım herkesten farklı Âlem sırra ermiş, hep benden saklı Sırrın sahibine ulaşamadım Yollara düşmüşüm gerçek uğrunda Cevap bazen dünde, bazen yarında Yalanlar doğruyu yakar kor’unda Yalancı mumuyla yarışamadım Doluya koydum da bardak almadı Boşuna doldurdum bardak dolmadı Kimlere söyledim ikna olmadı Gönülden...
Naz ekimi, hasatı olmayan cilve: Eklemleri hurdahaş ruhumun. Sen naza çekesiye Eklemleyince sevdakeş bakışını sumrulara Göz sancılarım tutuyor, Sulu sepkenim, ibrişim boynumda Garipçeyim bir hayli Sen varken yoksan Gamzâdenim gamzende. Bugün yine tümcelerin var tonlaması buselik Tam gibi ama noksan; Oysa benim harflerim çokça savruldu kum fırtınalarında. Mavicil duruşunda durulanıyor...
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ GELİYOR ORTAK ÇIĞLIK & YETER ARTIK ZAMANI Birkaç gün sonra 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bir iki kelimeyle kullanacak , sonra eski düzen devam edecek. Peki herşey buraya kadar mı ? Bütün sorunlar ,bir günde çözüldü ve yerine getirildi. Ama ; işin aslı öyle değil...
Bu akşam da içten içe yalnız ve yalınım Sen nereden bilirsin Burada azapsal başkalaşım, Gözden gönle hevenk, Envai acı yemişler… Bin bir kahrı içime ederken zerk, Kol gezerken keder Sen nereden göresin; Öyle ötelenmişlikler derledim ki Görülmez başkasınca, O başkası Olsa da aşkın süt anası… Gözlerime nicedir tutulmuş bir sual...
Dünyanın en bahtiyar göğü altındasın Ve ben o asumanın düşkün vaizi; Çiy toplayan kırağı döken Gümrenen haylaz bulutlara Dolu dolu yağan. Aşkı tatmaz hiçbir terazi Yok mu bunu, şu şimşeğe anlatacak biri, Hay aksi. Benim göğüm arızalı; Kan sızıyor çatlağından, Semalarında ezgin bir sahne, Bezgin bir trajedi, tek perde. Kaçıp...
Beyanlı sezişlerle bakacağım yüzüne Mevzu bahis etmeden farklılıkları. Bahse tutuşacağım ayla, Senin çok daha güzel olduğuna. Ve bunu kanıtlayacağım mutlaka Yakarca bir mısrayla. Ayçalar kadar güleceksin ki Işıldayacak Babil, İskenderiye, Şiraz Kimin hoşuna gitmez bu imtiyaz. Mühimseme beni, Mühimset kendini naz naz, Dercesine yalvaracağım yanağına. Maceraperest günebakan kuşlarının Asla konmadığını...
Bazen sizlerden yol isterim Sola yanaşın geçeyim diye Can hıraç bir şekilde bağırırım Oradan oraya taşırım insanları Ben can taşırım Bazen kendi kendime kızarım Çekilip bir kenara ağlarım Canı kurtaramadım diye Vururum kendimi yerden yere Ama benim elimde değil Çünkü yollar araba dolu Benim içimde insanlar Acıdan kıvranıyor Ben de...
Eskiden ,komşuluk vardı, Selam verilir ,selam alınır , hal hatır sorulur . Büyükler büyuklüğünü , küçükler küçüklüğünü bilir , ona göre davranır. Kibar beyler, zarif hanımefendiler , Ceblerinde, ütülü beyaz mendiller … Her şeyin bir tadı vardı , somun ekmeğinin kokusu, Mest ederdi bizleri . Çekirdekler çıtlatılır, Siyah beyaz filimler...
Ayn dedim Leyl kokulu isli bir nefesle… Sonra pelte pelte biriktim aharlı kağıtlara. Fütursuz sevişlerim, Bir vakte ermeden seninle daha, Eriyip gitti; Söz ile, köz ile, ‘’ah’’ ile Sırrını yazdığım bu aşk rahlesi. Kim bilir nerde rastlanır eşine bundan sonra Gözlerinden gözlerime işlenen Bu aşk halesi. Alazına rüzgâr değen bu...
Dozer açar toprağın bağrını Demirleri şiir gibi dizer ustası Duvarlarda kalır anıları Altın nasırlıdır hep avuçları Toprağı açarlar atmak için temeli Dizeler sıra sıra demirleri Kimse bilmez isimlerini Altın nasırlıdır hep elleri Yanmıştır sıcaktan soğuktan yüzleri Kimi diker duvar direklerini Tahtaya çakar çivileri Kimi kıvırır kalın demiri Bazıları kum ve...
Kirpiklerin yarıyor anemon renklerini, Yerle bir kelebeklerin alacası. Tekil bir bağdaşımdan çok daha ötesi, O fütursuz gamzelerin. Yeterlidir bir gülüş bazen Muhteşem ötesi olmasına, Lambadan çıkmış bir kentin. Bir inci, Masal alemine dönüştürüverir bir rıhtımı. İzzet katar yanık yüreğine, Aykırı düş kırlangıcının, Terapist bir bakış… nazenin.. Tertibi yanıltmasın seni iç...