RECAİ KÜLLÜ kimdir? 1962 Lüleburgaz doğumlu. Çocukluğu İstanbul’da geçti. 1972 yılında babasının vefatı nedeniyle Lüleburgaz Ayvalı köyüne yerleşti. Orta okul ve lise öğrenimimi Lüleburgaz’da tamamladı. Askerlik görevinden sonra 20 yıl mobil vinç operatörü olarak ve sonrasında 12 yıl mesleğinde işletme...
GEÇMİŞE DAİR…3 Yanmakta olan sobanın sıcağında kurutulan giysiyi toparladı, koltuk altına aldı. Sanki mevcut ortamdan sıkılmış, bunalmış bir hali vardı. Fizyolojik görünümü kırklı yaşlarda olduğunu gösteriyor olsa da; saçı, sakalı,ve yorgun bedenin ezilmişliği; sanki altmışlı yaşların tasvirini yansıtıyor du.Yukarı kaldırdı,...
PEKMEZ HELVASI Yüzünde dikine derin çizgiler olan esmer tenli zayıf bir adamdı babam. Üstelik bu kavruk vücuduyla çiftçilik gibi ağır bir iş yapmak zorundaydı. Belki de bu nedenle kendisine enerji sağlayacak yiyecekleri, özellikle de tatlıları çok severdi. Tabi yerleşim yerlerinden...
SANATIN VE HAPİSHANENİN DİYALEKTİĞİ Mehmet Akkaya Hiç bir düşünce disiplini gibi sanat da sınıf dinamiği dışında düşünülemez. Tarihin genel sosyal tarihi gibi sanatsal gelişimin motor gücünü de sınıf mücadelesi temsil eder. İktisaden güçlü olan sınıflar bilim, siyaset ve felsefe ile...
‘OTANTİK FİLOZOFİ (gerçek-doğru-güvenilir-özgün felsefe)’: dünyada paha biçilmez bir araç; ‘Otantik Düşünme-düşünebilme (thought-délıbératıon- cogıtatıon -réflexıon)’ & ‘otantik bilme-bilmeye cüret (sapere)’ fakültesi (Yetisi)…! Kendinizi de başkalarını da kandırmayınız! Açık-net, yalın bir ifadeyle söylemeliyim. Kuşkusuz, “otantik filozofi(gerçek-doğru-güvenilir-özgün felsefe)” insanı maddi anlamda zengin etmez,...
Yüreğim yanıyor! Yüreğim.Kaybediyoruz, günbegün hareket alanlarımızı. Ekmeğimizi,umudumuzuözgürlüğümüzü daha kötüsü;öz güvenimizi kaybediyoruz. Kimileri farkında bile değiller, demokrasi denilen geminin akıntılı sularda sürüklendiğinin.Ha battı…ha batacak noktasındaTabi bu sözlerime inanmayacakpek çoğu.”Nereden çıkartır münafıklar, bu tür asılsız söylemleri”Diye kızacaklar belki de.Ve gülecek bıyık altından,...
Yarın ola ki Vatan, Hiç bir zaman arzu edilemeyecek bir fakru zarurete düşer ise, İşte o vakit, onlar, abitlerimiz, şehitlerimiz gibi.., Canlarımızı adamışlığımızın teminatları olmaya ahdimiz vardır tabii ki elhamdülillah… Ancak.., Allah onların ruhlarını şad eylerken…, onların yürekliliklerine layık vatan...
Günaydınlar, Sevgili dostlar,Bu hayatta en güzel şey, en büyük mutluluk nedir biliyor musunuz?SEVMEK, SEVMEK , SEVMEK .İnsan önce kendini sevmeli.Sevmek, en büyük mutluluk duygusudur.Sevmek, sevdiğin şeyi mutlu etmek, yüzündeki tebessümügörmek, var kılmak, ve bunlara sebep olmak, ortak olmaktır.Nefes alıp veren...
“Şüphe olmadan sorgulanan hiç bir terim, kişi, kurum, kuruluşun bir kıymeti olmaz, hatta şüphe duymayan insan neyi nasıl soracağını bilmediği gibi sorguya da ihtiyaç duymaz. Şüphe’nin günümüz çağrıştırdığı anlamı ile değil derdim. Askerde duvarda okuduğum yazı halan aklımdan çıkmış değil....
Anlaşmak… Kim kimi anlayacak? Halkımızı anlıyor muyuz? Peki, biz kendimizi anlıyor muyuz? Bağırmaktan sesler kısıldı. Çünkü kalpten kalbe anlaşamıyoruz. Toplumun çıkarcı menfaatperestleri… Menfaatperestlerin üzerinde durmak ve teşhir etmek cinsel uzuvlarını teşhircilik kadar tiksindirici… Belki kötü yanımız kendimizi onlar gibi çıkarcılığa...
Evet, severek yazdım. Severek yazdıklarım kabul görür müydü? Yazarlık, sonucunu bilmediğim ve sonucunu bilmek istemediğim bir vazife oldu. Vazife, bir çilekeşin çileli yumağına dönüştü. Çileli hayatta yalnız ve yabancı idim. İçinde yaşadığım hayat bana yabancı ve yabancı hayat benden razı...
Yazı dizimin üçüncü bölümünü sizlere sunuyorum.Ve yorumlanamanızı bekliyorum. Tarihin neresinden bakarsak bakalım,ERDEM-ONUR-DOĞRULUK-ADALET ve MERHAMET olmayan yerde,İnsan içeriği de olmaz. Çoğunluğun iktidarı Demokrasi değildir. ARİSTO, SOCRATES-EFLATUN v.s. gibi, düşünürler çoğunluğun İNSANİ değerler içinde BİLİNÇLİ olmasıyla DEMOKRASİ olur tezi, geçerlidir....
Toplumda yaşam değişti. Yaşam şeklimiz değişirken, toplumla adeta mecburi bir hayatı yaşamaktayız. Yaşarken, zorlanan vasıflarla birlikte değişmeye de devam etmekteyiz. Zorlanan vasıflarla aramızda dostluk kalmadı. Edep ve nezaket zaten aramızdan çoktan göç etmiş durumdadır. Arkadaş ve dostlarımızdan kimi ziyaret ediyorsak...
Ben kendi toplumumu ve konuşulan Türkçeyi her toplantıda dinledim. Dinlediğimi de hep seyrettim. Toplum dağınık ve Türkçe perişandı. Bu toplum ve konuştuğu Türkçe bütün hafifliğiyle ortadaydı. Bu toplum ve bu Türkçe birbirinden kopmuş iki çözülmüşü sergiliyordu adeta. Eriyen, dağılan toplumla,...
Hep düşündüm. Bir elimde kalem, ötekinde müsvedde parçası bir kağıtla… Kağıda çizilen acıların en büyüğünde ben var idim. Var olan acılar kalemin çizdiği mazi idi. Yine de tek desteğim mazimin acılarından doğacak ümitler olacak…Bu adam bu ümitleriyle sokaklarda yürümektedir. Bu...
…Geçen yazıda özetledim. Özet sonunda anlatacaklarım var dedim. Kötü bir yazar olmak istemedim ama edebiyatçı ve düşünür olarak tedirginliğim daha bitmedi.Düşüncelerimin kasvetli havası olgunluğumun sonunda başlamıştı. Şimdi nerede olduğumu bilmezken, sonu ve başlangıcı kim belirleyecek? Edep yerli yerinde değil ve...