SANATIN VE HAPİSHANENİN DİYALEKTİĞİ Mehmet Akkaya Hiç bir düşünce disiplini gibi sanat da sınıf dinamiği dışında düşünülemez. Tarihin genel sosyal tarihi gibi sanatsal gelişimin motor gücünü de sınıf mücadelesi temsil eder. İktisaden güçlü olan sınıflar bilim, siyaset ve felsefe ile...
‘OTANTİK FİLOZOFİ (gerçek-doğru-güvenilir-özgün felsefe)’: dünyada paha biçilmez bir araç; ‘Otantik Düşünme-düşünebilme (thought-délıbératıon- cogıtatıon -réflexıon)’ & ‘otantik bilme-bilmeye cüret (sapere)’ fakültesi (Yetisi)…! Kendinizi de başkalarını da kandırmayınız! Açık-net, yalın bir ifadeyle söylemeliyim. Kuşkusuz, “otantik filozofi(gerçek-doğru-güvenilir-özgün felsefe)” insanı maddi anlamda zengin etmez,...
Yüreğim yanıyor! Yüreğim.Kaybediyoruz, günbegün hareket alanlarımızı. Ekmeğimizi,umudumuzuözgürlüğümüzü daha kötüsü;öz güvenimizi kaybediyoruz. Kimileri farkında bile değiller, demokrasi denilen geminin akıntılı sularda sürüklendiğinin.Ha battı…ha batacak noktasındaTabi bu sözlerime inanmayacakpek çoğu.”Nereden çıkartır münafıklar, bu tür asılsız söylemleri”Diye kızacaklar belki de.Ve gülecek bıyık altından,...
Yarın ola ki Vatan, Hiç bir zaman arzu edilemeyecek bir fakru zarurete düşer ise, İşte o vakit, onlar, abitlerimiz, şehitlerimiz gibi.., Canlarımızı adamışlığımızın teminatları olmaya ahdimiz vardır tabii ki elhamdülillah… Ancak.., Allah onların ruhlarını şad eylerken…, onların yürekliliklerine layık vatan...
Günaydınlar, Sevgili dostlar,Bu hayatta en güzel şey, en büyük mutluluk nedir biliyor musunuz?SEVMEK, SEVMEK , SEVMEK .İnsan önce kendini sevmeli.Sevmek, en büyük mutluluk duygusudur.Sevmek, sevdiğin şeyi mutlu etmek, yüzündeki tebessümügörmek, var kılmak, ve bunlara sebep olmak, ortak olmaktır.Nefes alıp veren...
“Şüphe olmadan sorgulanan hiç bir terim, kişi, kurum, kuruluşun bir kıymeti olmaz, hatta şüphe duymayan insan neyi nasıl soracağını bilmediği gibi sorguya da ihtiyaç duymaz. Şüphe’nin günümüz çağrıştırdığı anlamı ile değil derdim. Askerde duvarda okuduğum yazı halan aklımdan çıkmış değil....
Anlaşmak… Kim kimi anlayacak? Halkımızı anlıyor muyuz? Peki, biz kendimizi anlıyor muyuz? Bağırmaktan sesler kısıldı. Çünkü kalpten kalbe anlaşamıyoruz. Toplumun çıkarcı menfaatperestleri… Menfaatperestlerin üzerinde durmak ve teşhir etmek cinsel uzuvlarını teşhircilik kadar tiksindirici… Belki kötü yanımız kendimizi onlar gibi çıkarcılığa...
Evet, severek yazdım. Severek yazdıklarım kabul görür müydü? Yazarlık, sonucunu bilmediğim ve sonucunu bilmek istemediğim bir vazife oldu. Vazife, bir çilekeşin çileli yumağına dönüştü. Çileli hayatta yalnız ve yabancı idim. İçinde yaşadığım hayat bana yabancı ve yabancı hayat benden razı...
Yazı dizimin üçüncü bölümünü sizlere sunuyorum.Ve yorumlanamanızı bekliyorum. Tarihin neresinden bakarsak bakalım,ERDEM-ONUR-DOĞRULUK-ADALET ve MERHAMET olmayan yerde,İnsan içeriği de olmaz. Çoğunluğun iktidarı Demokrasi değildir. ARİSTO, SOCRATES-EFLATUN v.s. gibi, düşünürler çoğunluğun İNSANİ değerler içinde BİLİNÇLİ olmasıyla DEMOKRASİ olur tezi, geçerlidir....
Toplumda yaşam değişti. Yaşam şeklimiz değişirken, toplumla adeta mecburi bir hayatı yaşamaktayız. Yaşarken, zorlanan vasıflarla birlikte değişmeye de devam etmekteyiz. Zorlanan vasıflarla aramızda dostluk kalmadı. Edep ve nezaket zaten aramızdan çoktan göç etmiş durumdadır. Arkadaş ve dostlarımızdan kimi ziyaret ediyorsak...
Ben kendi toplumumu ve konuşulan Türkçeyi her toplantıda dinledim. Dinlediğimi de hep seyrettim. Toplum dağınık ve Türkçe perişandı. Bu toplum ve konuştuğu Türkçe bütün hafifliğiyle ortadaydı. Bu toplum ve bu Türkçe birbirinden kopmuş iki çözülmüşü sergiliyordu adeta. Eriyen, dağılan toplumla,...
Hep düşündüm. Bir elimde kalem, ötekinde müsvedde parçası bir kağıtla… Kağıda çizilen acıların en büyüğünde ben var idim. Var olan acılar kalemin çizdiği mazi idi. Yine de tek desteğim mazimin acılarından doğacak ümitler olacak…Bu adam bu ümitleriyle sokaklarda yürümektedir. Bu...
…Geçen yazıda özetledim. Özet sonunda anlatacaklarım var dedim. Kötü bir yazar olmak istemedim ama edebiyatçı ve düşünür olarak tedirginliğim daha bitmedi.Düşüncelerimin kasvetli havası olgunluğumun sonunda başlamıştı. Şimdi nerede olduğumu bilmezken, sonu ve başlangıcı kim belirleyecek? Edep yerli yerinde değil ve...
Devletin işler kötü gidiyor. Kötü giden devletin işleri bulanıktır. Ne tarafta olduğu ve ne kadar doğru olduğu seçilemiyor. Seçilmeyen; bizi yönetenlerin aksettirdiği boyun eğmesi… Boyun eğmekten usanmadık mı? Kaç asır oldu kendimizi hasta zannedip ameliyat masasına yatırmaktan bıkmadık mı? Kendimiz...
Ben yazar olmak istedim. Yazar olarak edebiyatın bütün mevsimlerini yazdıklarıma koymak istedim. Bu öyle kolay olmadı. Edebiyatı öğrenmek ve öğrendiğimi yazılarımın arasına sokabilmek için bütün yazarları seferber etmiştim. Büyük yazarlar da yeni aklım ve yeni gözlerim olmuştu. Aklın akılla sefer...
Her ömrün bir hazanı vardır. Güneş yanığı, küf kokan yapraklar; yaşamın yokuşlu yollarında nefessiz kalanların yüreğine çöreklenir. Üstelik bu yüreğin ayakları, ayazda kalmıştır. Üstlerine örtecek merhametli bir yürek eli beklerler kapı aralığında. Oysaki sevgiyle bakan bir çift göz, yorgandır ayakları...
Alıştık artık, köleliğe ve ümitsizliğe. Minarelerimizde ezan okunuyor. Camilerimizde ibadet ediliyor. Dualarla ibadeti yaşayanların hayatlarında bir değişiklik yok. Her şey eskisi gibi heyecansız ve soğuktur. Soğuk hayat; bütün çarpık hisleriyle donuktur. Donuk hislerle yabancının her telkinine kulaklarını açmışken, heykel daha...
Sevgili okurlarım hayata başlarken sevgi dolu yüreğiyle bizi kucaklayan hayatımızı anlamlı kılan bizler için dağ, taş demeden köy, kasaba demeden hayatını bizlere adayan mesleklerin en kıymetlisi olan saygı değer öğretmenlerimizden bahsetmek istiyorum. Düşününki benim bu satırları ve bu anlatımları ve...