İhanet gerçeği bir kere insanın içine yerleştikten sonra, her yolu, her patikayı izler ve şaşmaz bir düzen içinde bir dizi engeli aşarak hedefine tırmanır. Bütün kültürlerde vardır. Eğitim ya da eğitimsizlik gibi her düzeyde görülür… Eğitimli olmak onu yok etmiyor. Bireye, donanımlı bir yaşamı, hatta yıldızlara dokunmayı olanaklı hale getirseniz bile zamanı geldiğinde, koşullar elverdiğinde zehrini kusmaya başlayacaktır.
Neden?
-Çünkü içinde bir yerlere gizlenmiştir.
-Ve ihanet ateş kadar yakıcıdır.
Uzak yakın, eş, dost, akraba, yurttaş, yoldaş her kesimde vücut bulur ve bunların içinde bizi yaralayan, sevdiğimiz, özel anlarımızı paylaştığımız, inandığımız en yakınımızdakilerden gelendir.
İhanetle simgeleşmiş, “Sen de mi Brütüs?” sözünü duymayanımız yoktur. Sezar’ın kendisini arkadan hançerleyen üvey oğlu Brütüs’e söylediği bu söz, ihanetin ve nankörlüğün en özlü anlatımıdır.
-İsa peygamberi ihbar ederek tutuklanmasına ve çarmıha gerilmesine neden olan Yahuda İskaryot,
-Canının ve halkının bağışlanması karşılığında bir oda dolusu altın ve sarayın güzel prensesini sunmasına rağmen, Batı uygarlığının pek övündüğü hatta kahraman ilan ettiği haydut Francisko Pizarro, hafızamıza kazınan ihanet örnekleridir… Her çağ, her yüzyıl, her gün yanımızda, ötede beride yaşanan, tanık olduğumuz, olamadığımız yığınla olay… Saçını süpürge etmesine rağmen ihanet edilen kadınlar, yollarına gül döktüm yine de aldatıldım diyen erkekler ve “Besle kargayı oysun gözünü” atasözünde ifade edilen gerçekler…
*****
İhanet özel bir davranış biçimidir ve kirlidir. En yalın anlatımla güveni, güvenmeyi değersizleştirmek, onu yok etmek ve bir tarafın hüsranı ya da hayal kırıklığıyla son bulan ahlaki ve psikolojik yıkımdır… Hayat bulma alanı geniştir. Sevgiyi, dürüstlüğü, iyilik ve merhameti yok eder. Emeğe düşmandır. Kazanımlara, alın terine kayıtsızdır. Gaspetme, zarar verme üzerinde yol yürür. Hile, yalan, entrika başucu hamailidir.
İhanet aynı zamanda kişilik bozukluğudur. Açgözlülük, kin, nefret, kıskançlık, öfke ve intikam gibi dürtülerle beslenir… Yahuda İskaryot kompleksli, kıskanç, İsa’nın yerine geçmeyi planlayan, otuz dirhem gümüş paraya tamah eden biriydi… Francisko Pizarro en üst seviyede açgözlüydü ve İspanya kralından takdir görmeye bayılırdı… Brütüs güç peşindeydi; imparatorluğun tahtına oturmayı, Sezar gibi saygı görmeyi, başarılı olmayı düşünüyordu.
-İhanetin oluşmasında yetişme, büyüme, çevre faktörü etkilidir. Dışlanmış, ezilmiş, eksiklik ve yoksunluk içinde büyümüş, güvenin olmadığı ya da ötekinin yaşamına zarar vermeyi keyif, onur ve hak sayan, üstüne üstlük bunu övgü dolu kahramanlık öyküleriyle süsleyip anlatan, çocuğunu uygunsuz, yanlış yollara teşvik etmekte sakınca görmeyen ebeveynlerin olduğu yapılarda daha çok etkilidir. (İhanet ve nankörlük ağı içinde büyüyen biri, muhtemelen aynı şeyi tekrarlayacaktır.) Bu yapılara iktidar sahibi, monark ya da hünkârları da eklemek gerekiyor. Çünkü tarihte görülen en büyük ihanetler, yönetim sistemleri içinde gerçekleşmiştir.
-Çocukluk travmaları; dengesiz, yalnız, gerçeklik algısının bozulduğu inanç sistemleri, korku ve itaat kültürünün egemen olduğu oluşumlarda artış eğilimi gösterir…
-Ani, yoğun duygu değişimi, bir gün sıcak, sonraki gün soğuk, bir gün iyi, düzenli, sonraki gün karamsar, yalnız ya da hırslı, mülayim… İşin feci yanı ihanet eden biri, hemen akabinde bu eyleminin gerekçesini başkasında arar. Suçlu ötekidir ve kendini aklayabilecek bahanelere sığınır.
*****
İhanet eden pişmanlık duyar mı?
Her hain pişman olmaz. Çünkü içindeki karanlığı göremez… Çünkü kişiliğine yön veren marazi eylemlere kapılmıştır. Şefkat ve merhamet yoksunu olmuştur.
Tanı da tedavi de her şeyde, her zaman olduğu gibi bize bağlıdır. Varoluşumuzun kıvrımlarında yuvalanmış hastalıklı dürtünün büyümesini engellemek ve sağlıklı kişiliklerin kutsal nüvelerini oluşturmak… Bizi saran örümcek ağlarının tuzaklarına hapsolmak yerine, üzerinden güvenle geçebileceğimiz sağlam ve geniş köprüler inşa etmek, yapılabilecek en kolay şeydir.
Haydar Uzunyayla