Ellerimiz gibi düşünmüşüz çıkan değil de inen yaylalara tırmanmayı incir ballarının ardılı eşsiz bilgeliklerle ay’ın bedirinde hurmalanan zeytinleri ve ormanı bizcileyin deliye çeviren iğde güllerini *** dumanı tütmeyen ürgüp’le susmuşuz gökbel’in yosunuyla bezenen köylerde çavlanımız olduğundan sevi’nin suyu içi dışı yır olan kimsesiz yağmurlar açardı kulakları çınlayan yolu *** ne...
Halide Halid Araştırmacı yazar “Önce Vatan” serisinden: Çık tren yoluna… “4 yıl… Nereden başlamam lazım bilmiyorum bu kez. Bitmeyen bir hikayedir şimdi bizimki, bitiremediğim. Her yılın bu ayında bugünlerde sana veda ettiğim saatlerde en başından başlayan bir hikaye olur mesela. Fakat hiçbir zaman bitemeyen, yaşamayı unuttuğum mekanda zamanın durduğu...
Bir sonbahar ayıydı, yapraklar kahveydi, O gün her zerreni hafızama kazımıştım, Hastalığını öğrendiğim o gün de, Belli etmemek için sana sarılmıştım. Hayatımı iyi etmek için neler yapmıştın, Zar zor sevsem de seni, şimdi canımdın, Nasıl bana bu kadar acı yaşattın farkında mısın, Yazıktır günahtır ben seni hiç bırakır mıyım Sinem...
Güzel midir senin kadar Şakaklarından göğün sarkan Şahbaz ayın güzelliği. Pinti vuslatlar mı vardır hep Buruşuk gecesefaları ardında, Fesleğenler neden hükümsüzdür ki İstiflenmiş yanık kokuları saçarken gece. Yaftasız sözler hep seni mi anlatır; Hep senin saçlarındaki kurdeleye mi Musallattır bukle bukle gözyaşı saçağı. Bu yüzden mi kurar hep şairler Gecenin...
Kim olduğumu sormayın bana, Acılarım mutluluğumdan fazla, Sevinçlerim akar damla damla, Hüzünlerim arkamda sıra sıra, Anladığım ve fark ettiğim zamandayım Çok yorgun bir insanım, *** Kim olduğumu sormayın bana, Hırsa dönüşen insanları, İyiliği yok sayanları, Gözümdeki yaşla mutlu olanları, Anladığım ve fark ettiğim zamandayım, Hayal kırıklığı yaşamış bir insanım, ***...
Her gün senin için dua ederdim Allah’a, Kavuştur bizi Rabbim derdim yaratana, Boşaymış sonradan anladım aslında, Hayırlısı oldu ayırdı Rabbim zamanında. Acıdı kalbim ilk zamanlarda, Yalan yok unutamadım başlarda, Sabır bazen yük oldu omuzlarımda, Zor oldu ama vazgeçtim sonunda. Kalbim artık seni istemez oldu, Yaptıkların beni bir bir soğuttu. Boşuna...
Dur roman yazayım sen hikaye de Vur öldür yatayım bir divane de Söylesin şahitler çıkalım yüze Seni en çok seven gönül kazansın *** Divane geçtiğim yollar söylesin Gözlerimden akan yaşlar söylesin Sor kanadı kırık kuşlar söylesin Seni en çok seven gönül kazansın *** Ateş yaktığını irşad eylemez Sırrını açanı hiç...
kadın kutsal diyoruz, şiddetle vuruyoruz, evlat bizim diyoruz, sokağa atıyoruz. bu ne şiddet, bu ne öfke… yok mu sabır, yok mu sine… ne oldu bize, ne hale geldik, olduk cani, olduk gaddar. sığınacak limanı olanlara set olduk, ölüp yok olana kadar. kadına gül verelim, evladımızı sevelim, aile olmak istiyorsak, saygı...
Kurnazca bir dengesi var yazgının. Kavuşmaların özünde sürüncemeler, Maçoluksa ayrılığın. *** Kaptan Nemo’nun güve yemiş üniforması Dipteyim milyar çarpı yirmi bin fersah. Ermiş derviş külahı sedirde; Hissedar olmak için muhteşem yüreğine, Müddetsiz sancı dağıtmakta Kadı Agâh. *** Üç büklüm olmuş söz Kıran giresi hüsran.. Beşik verandada rüzgar beklemekte. Gece yine...
Hayırlı geceler Arkadaşlar! Kâbusnâme!. Fars edebiyatının abide eseri… Birçok dile çevrilmiş bir eser… Emir Keykavus tarafından, 1082 yılında oğlu Gilan Şah’a yazılmış… Yazılmış ama, herkesi de bağlıyor açıkçası… Aklın yolu bir olunca, söz evrensel olur. B.D. – – – – – – – – – – – – – –...