Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

BATIL İNANÇLAR

8 Ağustos 2022 23:01
419
A+
A-
BATIL İNANÇLAR – İbrahim Ayğırcı


Evet, severek yazdım. Severek yazdıklarım kabul görür müydü? Yazarlık, sonucunu bilmediğim ve sonucunu bilmek istemediğim bir vazife oldu. Vazife, bir çilekeşin çileli yumağına dönüştü. Çileli hayatta yalnız ve yabancı idim. İçinde yaşadığım hayat bana yabancı ve yabancı hayat benden razı değildi. Yalnızlıktan ve yabancı olmaktan kurtulmak için gazete sayfalarına sığındım. Sayfalar ufuklara gönderilen mektuplar iken, okuyucularını tanımıyordum. Bilmediğim okuyucular daha sonra birer tanıdık oldular ve onlarla beraber bilinmeyen ufuklara yelken açtık. Tanıdıkları kaybetmekten korkuyorum. Kaybetmedim ama ne hikmetse aramızdaki bağ, sıkı bir sevgi bağına dönüşmüyordu. Yine de bu sevgi bende bir hayranlık uyandırırdı. Hayran olduklarıma düşüncelerimin çamurunu süzerek sunmak ilk görevim oluyordu. Ama düşünceler, berrak ve ışıltılı da olsa kabul ettirtmek biraz zordu. Zor olan, kafalarda biriken batıl inançlar idi. Batıl inançlar vicdanımı rahatsız ediyorken, alın terimin solan çelenklerini çoğaltıyordu. Eskimiş çelenkleri donduran düşünceleri vesikalarından kurtarmak lazımdı. Ama batıl inançlar yeni fetihleri donduran vesikalar oluyor.. Vesikalar bir papağanın tekrarlarından daha manasız… Benim için bahis konusu olan bir ayaklanma idi elbet. Kendini bulmak ve batıl inançların karanlığından kurtuluş içindi. Yoksa hükmeden karanlığın vahşi gururu içinde erir idim. Bu tek benim derdim değildi elbet. Benden evvelkiler ne yapmıştı? Yaptıklarını kabul etmek zordu, isyan etmek ise; vahimdi. Peki ne yapmak lazımdı? Daima beynimi ve kalbimi mi yiyecektim. Beynim ve kalbim gördüklerimle adeta iğneleniyor. Düşüncemi nasıl batıl inançlara mahkum edebilirim ki? Ve bu mahkumiyetten nasıl bir teselli çıkarabilirim ki? Bu kavmin beldesi bir zamanların gerçeklerini inkara götüren yangının beldesi olmuş. Bu belde Tevrat’ın izaha kalktığı günahkarların beldesi Sodom’un kendisiydi. Yine Tevrat’taki kelimelerin öğrettiğine göre Lut peygamber günahkarla başa çıkamayıp karısı ve iki kızıyla beraber günahkarların beldesi olan Sodom’u terk etmek istemesiydi. Karısı nedense arkasında kalan günahkarların beldesine dönüp baktığı için buzdan bir tuz heykeli olmuştu. Lut peygamber ve kızları kurtulmuştu. Ben ne Lut peygamberim, ne de Lut peygamber gibi gideceğim yeni bir beldem var. Gideceğim bir beldem yok ama burada kalmak ise; toplumdaki herkes gibi şuurunu uykuya yatırarak ve kalabalığa karışarak yaşamak idi. Herhangi bir kahvenin müdavimi gibi veya maç biletlerini satan bir biletçi..

İbrahim Ayğırcı

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.