Üç yıl önceydi. Pandemi henüz başlamamıştı. Kadıköy’den Kınalıada vapuruna bindim. Akşam üzeriydi. Elimde ilk kitaplarımın olduğu iki büyük poşetim vardı. Hem mutlu hem heyecanlıydım. Arkadaşlarıma hediye edecek, imzalayacak, iskeledeki gazete bayiine bırakacak, satacaktım. Daha çok işim vardı.
Elimdeki kitabım İKİ ŞEKERLİ. Otuz altı öyküden oluşan yüz dört sayfalık kitabım. İlk göz ağrım. İlk evladım.
O heyecanla, vapurda bir yer buldum oturdum. Yanımda bir bayan vardı. Tanımıyordum. Sarışın ve güzel bir bayandı. Elinde kalın kitaplar vardı. Hem de çok kalın. Şöyle bir baktığımda yazarının Dan Brown olduğunu gördüm.
Belli, bu kadın kitap okumayı seviyor dedim içimden. Bir an mutlulukla poşetten kitabımı çıkardım ve kendisine hediye ettim. ‘Sanırım okumayı çok seviyorsunuz’, dedim. Evet dedi ve çok sevindi. Kendimi ve kitabımı tanıttım. Çok memnun oldu.
Yolu yarılamıştık. Durun ben de size bir şey vermek istiyorum, dedi.
Gülümsedim. Çantasını karıştırmaya başladı. Bana bir çift küpe uzattı. Evet o fotoğraftaki küpeler. El işiymiş, kendi yapıyormuş. Al, takarsın dedi. Ben de çok teşekkür ettim.
‘Amerika yolcusuyum, burada oturmuyorum’, dedi. Sevincim ikiye katlandı. Neden mi? Çünkü kitabım taa Amerika’ya gidecekti. Doğrusunu isterseniz küpe pek tarzım değildi; ama yaptığı hareket o kadar hoşuma gitmişti ki hemen çantama attım ve o gün bugündür çantamdan çıkarmıyorum. Neden mi? Ben de bilmiyorum. Onların bana uğurlu geleceğine, zor zamanlarımda yanımda olduklarında bana güç vereceklerine inandım. Tanımadığım bir insandan iyi niyetle ve emekle işlenmiş bir şey almıştım, bu benim için büyük bir mutluluktu.
Bilmiyorum, kitabım nerde? Evet çok uzaklarda. Bayanın ismini de hatırlamıyorum. Birbirimize kendimizi anlatmaktan ismini öğrenememiştim. Benimki zaten kitapta yazıyordu.
Ne önemi vardı ki? O da bir anneydi. Anlattı bana hatta; anneanneydi. Kendimi son zamanlarda böyle şeylere verdim, diyordu. Ne güzel dedim ben de keyifle. Yolculuk benim için kısa sürmüştü. Kınalıada ilk gelinen adaydı ve o inmemişti. Vedalaştık.
İşte bu hikayem de böyle…
O küpeler o günden beri, her çanta değiştirdiğimde yerlerini alıyorlar. Elime gelmezlerse endişeleniyorum. Hah buradalarmış diyorum.
Geçenlerde yolda teki yere düştü. ’Aman Tanrım olamaz dedim’. Buldum ve yerine koydum. Endişelendim gerçekten. Bu da benim totemim oldu.
Hayırlısı olur inşallah
LEDA BOYACI
2022